24 Haziran 2016 Cuma

Anadolu tekkelerinde sosyalist bir hayat yaşanırdı.


İslamcıların sol kompleksi İslam-sol ilişkisini kurmaya muktedir değil. Ancak İslam'ın tasavvuf ekolleri ile sol arasında ilişki tarihsel olarak kurulabilir. Bu ilişkinin solun endüstriyel yorumu olmaması gereklidir. Marksist olmayan bir sol damar hep vardı. Anadolu Tekkelerinin sosyalist düşünceyi Anadolu'ya has olarak üretebilecek bir geleneksel metin-anlam dünyası bulunmaktadır. Sosyalizm, "mülkiyet kimindir ve nasıl üreteceğiz?" sorusundan hareket ederek Anadolu'daki din-iktisat ilişkilerini yorumladığında tekkeler sosyalist cenahta kalacaktır. Tekkeye girmek için malın Aras Denizi'ne atılması gerekir. Bu nedenle Hacı Bayram'ın da Aziz Mahmut Hüdai'nin de makam-zenginliklerini terk ederek tekkeye gelmesi tesadüf değildir. Tekke dervişleri aynı kazandan yemeye, küçücük hücreleri paylaşmaya ve halkın kerih gördüğü işler/mesleklerle iştigal edip kazancı müridlerin ortaklaşa hayatına getirmeyi bir terbiye yolu: sülûk eylemişti. Yunus Emre'nin dağdan 40 yıl odun toplayıp diğer müridlerle birlikte aynı kazandan aş yemesi Anadolu'ya has bir iktisadi biçimlenmedir. Yunus topladığı odunu da kendi namına değil kollektife getirdiğine göre bu bir sosyalizmdir. İslamcılar Yunus'un iktisadi çabası ile kendilerinin bireyci-mülkiyetçi-statükocu biriktirmeci çabalarını kıyaslayan bir çalışma koyamamıştır. İslamcıların Yunus gibi tekke sosyalizmi içinden okunabilecek ozanları sünni kılmak dışında bir yaklaşımları ortaya çıkmadı. Antikapitalist yaklaşımlar tekkelerin içinden çıktığı üretim biçimine uzak duruşları nedeniyle Türkiye'de İslam-sosyalizm yakınlaşmaları sağlanamıyor. Bizim tekke-sosyalizm ilintisine dair yazdıklarımız ise ya marksist sayılıyor veya ütopist olarak değerlendiriliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder